Gönderen Konu: Biyolojinin Tarihçesi  (Okunma sayısı 2856 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı P.u.S.u

  • Katılımcı Üye
  • *
  • İleti: 226
  • Rep Gücü : 106
  • Cinsiyet: Bay
  • Hayırlı Cumalar Dilerim
    • Profili Görüntüle
Biyolojinin Tarihçesi
« : Haziran 04, 2009, 07:31:11 ÖS »

Ortaçağ

Ortaçağ İslâm Dünyası'ndaki biyoloji araştırmalarını, bitkibilim ve hayvanbilim çerçevesinde değerlendirilecek olunursa, bu alanların daha çok Aristoteles ve Dioscorides gibi Yunan bilginleri tarafından derlenmiş olan bilgi birikimine dayandırılmış olduğunu söylenebilir. Ancak, bu birikime Müslüman araştırmacıların yaşamış oldukları çevreden edindikleri bilgilerle kişisel gözlemleri de eklemek gerekir.

Erken tarihli biyoloji yapıtları, genellikle ansiklopedik bir nitelik taşır. Bunlarda, bitkilerle ve hayvanlarla ilgili yüzeysel gözlemlerin yanı sıra, hikayelere ve hadislere de yer verilmiştir. İncelenen bitkiler, daha çok tıbbî bitkilerdir. Hayvanlara ilişkin açıklamaların ise, özellikle at, deve ve koyun gibi gündelik yaşantıyı doğrudan doğruya etkileyen canlılar üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir.

Bitkibilimle ilgilenenler genellikle doktorlardır; bunlar tedavi sırasında daha çok bitkilerden yapılan ilaçlar kullanılmaktadır. Hayvan türlerinden ve onların yararlarından ve zararlarından söz eden hayvanbilim ise, Aristoteles tarafından kurulmuş ve Ortaçağ İslâm Dünyası'nda özellikle Câhiz ile Demirî'nin yapıtları sayesinde tanınmıştır.

Ancak Müslüman hayvanbilimcilerin, Yunanlıların bilimsel birikiminden yeterince yararlandıklarını ve hayvanbilimi, mesela bir coğrafya veya bir tıp ölçüsünde geliştirdiklerini söylemek olanaklı değildir.

İslâm ülkelerinin zengin bir hayvan örtüsü ile kaplı olduğu, Aristoteles'in Hayvanların Tarihi'nin daha 8. yüzyılın sonlarında Arapça'ya tercüme edildiği ve İslâm Hukuku'nun hayvanlara büyük bir ilgi gösterdiği hesaba katıldığında, Müslüman düşünür ve bilginlerin hayvanbilim alanındaki bilimsel kayıtsızlıklarını anlamak oldukça güçtür.

Yeniçağ

Bu dönemde geliştirilen mikroskop aracılığı ile Malpighi, Leewenhook ve Swammerdan gibi bilim adamları, değişik canlı yapılar üzerinde araştırmalar yapmış ve böylece Hücre Kuramı'nın kurulmasını sağlamışlardır. Ayrıca, Willis, Hooke ve Mayow yapmış oldukları çalışmalar sırasında canlı ve cansız yapıların çok küçük parçacıklardan oluştuğunu ve temel yapılarının benzer olması dolayısıyla işlevlerinin de birbirine benzemesi gerektiğini düşünmüşlerdir.

Yakınçağ

Bu dönemde doğa bilimlerinden botanik ve zooloji alanlarındaki çalışmalar gelişmiş ve özellikle Darwin'in dedesi Erasmus Darwin ve Lamarck'ın yapmış olduğu araştırmalar sonucunda, yeni bitki ve hayvan türlerinin oluşumunu açıklamaya yönelik Evrim Kuramı'nın temelleri atılmıştır.

Bu dönemde hücrenin yapısı ve işlevlerine ilişkin çalışmalar biyolojiyi büyük ölçüde etkilemiştir. Bunun yanı sıra genetik alanında çok önemli adımlar atılmış ve özellikle son dönemde yapılan araştırmalarla klonlama yöntemine götüren yol açılmıştır. Ayrıca kimyaya dayanan hormon çalışmaları, tarım alanındaki verimi arttırmış ve canlıların kökeni ve evrimiyle ilgili araştırmalar, yeni bilimsel bulgularla güç kazanmıştır.


Forum Kurallarına uyalım uymayanları uyaralım : )

Çevrimdışı P.u.S.u

  • Katılımcı Üye
  • *
  • İleti: 226
  • Rep Gücü : 106
  • Cinsiyet: Bay
  • Hayırlı Cumalar Dilerim
    • Profili Görüntüle
Ynt: Biyolojinin Tarihçesi
« Yanıtla #1 : Haziran 04, 2009, 07:31:32 ÖS »
" Biyo " canlı veya yaşam " loji " bilim anlamına geldiğinden, biyolojinin kelime anlamı, canlı bilimi yada yaşam bilimi olarak verilebilir.
Biyoloji: Canlıların yapıları, yaşayışları ve çevre ile ilişkilerini, canlılık özelliklerini araştıran fizik ve kimyanın ilkelerini de kullanarak yaşamı açıklamaya çalışan pozitif bir bilimdir. Kısaca canlı doğayı inceler.
* Biyoloji biliminin gerçek amacı; canlılar dünyasından insanlığa faydalı sonuçlar çıkarmaktır.
Biyoloji 2 büyük alana ayrılır:
1- BOTANİK (Bitki Bilimi)
2- ZOOLOJİ (Hayvan Bilimi)
Forum Kurallarına uyalım uymayanları uyaralım : )

Çevrimdışı P.u.S.u

  • Katılımcı Üye
  • *
  • İleti: 226
  • Rep Gücü : 106
  • Cinsiyet: Bay
  • Hayırlı Cumalar Dilerim
    • Profili Görüntüle
Ynt: Biyolojinin Tarihçesi
« Yanıtla #2 : Haziran 04, 2009, 07:32:31 ÖS »
Biyolojinin Tarihi Gelisimi

Biyolojinin Tarihi Gelisimi Yaklasik 2300 yil önce Yunan bilim adami Polibus, “Insanin Dogasi Üzerine” adli bir kitap yazmistir. Aristo, çalismalarini “Hayvanlarin Tarihi, Hayvan Nesli Üzerine” ve “Hayvan Vücutlarinin Kisimlari Üzerine” adli kitaplarinda toplamistir. Aristo, canlilarin olusumlarini ve hayvanlarin davranislarini incelerken onlarin siniflandirma yoluna da gitmistir. Galen, canlilarin organlariyla bu organlarin görevini inceleyen fizyoloji biliminin dogmasini saglamistir. Galileo, 1610’da ilk mikroskobun yapimini basarmistir. Robert Hook, 1665’de bir mantar kesitinin mikroskopta nasil göründügünü açiklamis ve gördügü yapilara “Cellula” (hücre) adini vermistir. Leeuwenhoek, 1675’de mikroskop kullanarak tek hücrelileri göstermeyi basarmistir. Carolus Linnaeus, 1707-1778 yillarinda ilk bilimsel siniflandirmayi yapmistir.
Charles Darwin, 1859’da “Türlerin Kökeni” adli kitabini yayinlayarak evrimle ilgili görüslerini ortaya koymustur. Pasteur, mikroskobik canlilarin fermantasyona neden oldugunu tespit etmis, tavuk kolerasina neden olan mikrobu bulmus ve kuduz asisini bulmustur.
Gregor Mendel, bezelyelerle yaptigi deneyler sonucunda, kalitsal özelliklerin dölden döle geçisi ile ilgili önemli sonuçlar elde etmistir.
Genetik bilimi 19. yüzyilin ortasinda, biyolojide bir alt bilim dali olan moleküler biyolojinin gelisimine olanak saglamistir. Beijrinck, 1899’da tütün bitkilerinin yapraklarinda görülen tütün mozaik hastaligini incelemistir.
Wilhelm Röntgen, 1895’de tipta teshis ve tedavi amaciyla kullanilan Röntgen isinlarini bulmustur.
Otto Mayerhof, 1992’de kastaki enerji dönüsümlerinin solunumu ve isi akisini incelemis. Bu çalisma ile Nobel tip ödülünü almistir.
Alexander Fleming, 1927’de penisilini, E.A.F Ruska’da 1931’de elektron mikroskobunu bulmustur.
James Watson ile Francis Crick 1953’te günümüzde kabul edilen DNA’nin yapisina ait bir model ortaya koymuslardir.
Steven Howell, 1986’da ates böceklerinin isik saçmasini saglayan maddenin yapimini kodlayan geni ayirarak tütün bitkisine aktarmis ve bu bitkilerin isik saçtigini görmüstür. Bu olay gen naklinin baslangici olmustur.
Dr. Wilmut, yetiskin bir koyundan alinan vücut hücresinin çekirdegini, baska bir koyuna ait çekirdegi alinmis bir yumurta hücresine yerlestirerek genetik ikiz elde etmistir.
Biyolojinin Alt Bilim Dallari:
1)Botanik:
Bitkiler alemini inceleyen bilim dalidir.
2)Zooloji:
Hayvanlar alemini inceleyen bilim dalidir. Biyolojinin bu bölümlerinden her biri, canlinin degisik özelliklerini incelemeleri bakimindan kendi içinde alt bölümlere ayrilir. Bu bölümlerin baslicalari sunlardir; Morfoloji: Canlilarin dis görünüsünü, seklini inceleyen bilim dalidir.
Anatomi:
Canliyi olusturan organlari, bu organlarin birbirleri ile iliskilerini inceleyen bilim dalidir.
Fizyoloji:
Organizmadaki organ ve dokularin görevlerini, isleyislerini inceleyen bilim dalidir.
Embriyoloji:
Organizmanin gelisme devrelerini inceler. Özellikle döllenmis yumurtadan (zigot) itibaren meydana gelen gelisme ve farklilasmalari inceleyen bilim dalidir.
Sitoloji:
Hücrenin yapisini ve çalismasini inceleyen bilim dalidir.
Histoloji:
Çok hücreli canlilardaki dokularin yapisini ve bu dokularin vücudun nerelerinde bulundugunu, hangi organlarin yapisina katildigini inceleyen bilim dalidir.
Genetik: Canlilardaki kalitsal özelliklerin dölden döle nasil geçtigini inceler. Ayrica genin yapisini, görevini ve genlerde meydana gelen degisiklikleri inceleyen bilim dalidir.
Moleküler biyoloji:
Canlilarin yapisini, moleküler düzeyde inceleyen bilim dalidir.
ekoloji:
Canlilarin birbirleriyle ve çevreleriyle olan iliskilerini inceleyen bilim dalidir. Ekoloji, çevre biyolojisi ile es anlamda kullanilabilmektedir.
Taksonomi (sistematik):
Canlilari benzerliklerine göre siniflandiran bilim dalidir. Dogadaki çesitliligi ve çevremizdeki canlilari görmemizi saglar.
Mikrobiyoloji:
Gözümüzle göremedigimiz mikroorganizmalarin beslenme, üreme gibi yasam sekillerini inceleyen bilim dalidir.
Uzay biyolojisi:
Uzay sartlarinda canlilarin karsilastiklari yeni durumlari, bunlarin canli üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini, canlilarin uzaya uyum sartlarini arastiran bilim dalidir.
Parazitoloji:
Asalak olarak yasayan canlilarin yapi ve özelliklerini inceleyen bilim dalidir.
Biyokimya:
Canlilarin yapisindaki kimyasal maddeleri ve yasamin temeli olan biyokimyasal tepkimeleri inceleyen bilim dalidir. Ayrica entomoloji böcekleri, mikoloji mantarlari, bakteriyoloji bakterileri, viroloji virüsleri, ihtiyoloji baliklari, ornitoloji kuslari, mammaloji memeli hayvanlari inceler.
Biyolojik Uygulama Alanlari: Tip, biyoteknoloji, tarim, veterinerlik, su ürünleri, biyomekanik, genetik mühendisligi, ekoloji, fizyoloji, mikrobiyoloji, moleküler biyoloji, eczacilik, dis hekimligi biyolojinin bazi uygulama alanlaridir. Kentlesme ve sanayilesme ise dolayli olarak biyolojiden gelen verilere göre yönlendirilir.
Biyolojinin Önemi:
Dogumdan ölüme kadar yasamin her evresinde bilinçli ve saglikli yasama, ekonomik gelismeyi sürekli kilma, çevreyi bozulmadan tutma, üretimin kalitesini ve miktarini arttirmada biyoloji bilimi önemli yer tutar. Çevre kirlenmesi, erozyon, madde kaybi, yesil alanlarin azalmasi, hizli nüfus artisi, plansiz kentlesme, biyolojik zenginliklerin ortadan kalkmasinda rol oynayan faktörlerdir. Biyoteknolojinin amaci, bir canlinin belirli özelliklerini sifreleyen genetik bilginin bir baska canliya nakledilmesidir. Böylece nakledilen bilginin geregi, ikinci canli tarafindan yerine getirilir.
Biyolojinin Gelecegi: Insan topluluklarinda kalitsal hastaliklara neden olan genler, döllenme sirasinda saglamlariyla degistirilerek kanser, yüksek ve düsük tansiyon, seker hastaligi, cücelik vb. hastaliklar önlenebilecektir.
Canlilarin ömür uzunlulugunu kalitsal olarak denetleyen genler kontrol altina alinarak ya da degistirilerek, uzun bir yasam saglanabilecektir.
Bir canlida önemli bir özelligi ortaya çikaran gen ya da genler, diger canlilarin kalitsal yapisina eklenerek bazi eksiklikler bu yolla giderilebildigi gibi fazladan bazi özelliklerin kazanilmasi da saglanacaktir. Örnegin C vitamini karacigerde sentezlettirilecegi için besinlerle alinmasi gerekmeyecektir.
Genlerdeki degisiklikler sonucu yeni hayvan ve bitki türlerinin ortaya çikmasi saglanacaktir.
Canlilardaki genlerin tümü kataloglanabilecek, bunlarla ilgili bankalar kurulacak, ilaç sanayii biyoteknolojik yöntemleri genis oranda kullanabilecegi için birçok ilacin etkili ve ucuz yoldan üretilmesi saglanacaktir.
Bitki ve hayvanlarin islahinda olaganüstü atilimlar gerçeklesecek, verim arttirilacak, birçok maddenin sentezi özellikle büyük miktarda mikroorganizmalara yaptirilabilecektir.
Biyolojideki Gelismelerin Insanliga Katkilari:
Günümüzde birçok ülke seralarda tozlasma görevini bombus adi verilen arilara yaptiriyor. Bombus özellikle sebzecilikte yüksek verim elde etmek amaciyla hormon kullan üreticilere bir çikis, hatta kurtarici oldu. Arinin tasidigi çiçek tozlari etrafa yayilarak, seradaki domates ve çileklerdeki verimi arttirdi.
Günümüzde birçok tibbi bitki ve hayvanin üretimi, antibiyotik, asi, interferon, çesitli pestisitlerin üretimimleri, insandaki zararli genlerin ayiklanmasi isi gibi alanlarda biyoteknolojiden yararlanilmaktadir.
Tipta uygulanan asilama yönteminde vücuda virüs verilerek, vücudun virüsü tanimasi ve ona karsi antikor üretmesi saglanir. Oysa gen teknolojisinin sagladigi olanaklarla, vücuda virüs verilmeden de antikor üretmek mümkün olmustur. Böylece vücut virüsün yan etkilerinden korunabilmektedir.
Biyoteknolojinin katkilari arasinda insülini de sayabiliriz. insülin, insanlarda seker metabolizmasini düzenleyen bir hormon olup, pankreas hücreleri tarafindan üretilir, dolasima katilir. Eksikliginde ise seker hastaligi ortaya çikar. Bugün bakteri DNA’si yardimiyla insülin hormonu bol miktarda ve ucuza üretilebilmektedir.
Büyüme hormonu, eskiden sadece kadavralarin hipofiz bezinden çok büyük zorluk ve masraflarla elde ediliyordu. Artik biyoteknolojik yöntemlerle çok miktarda ve ucuza elde edilmektedir. Tek hücre proteini: alg, bakteri, maya ve küflerin büyük miktarda üretilmesinden ve bu canli hücrelerin kurutulmasi sonucu olusan biyolojik kütleye denir. Tek hücre proteini, insan besinlerinden; çorbalarda, hazir yemeklerde ve diyet yiyeceklerinde katki maddesi olarak kullanilmaktadir. Ayrica aroma kaynagi, vitamin kaynagi ve emülgatör destekleyici olarak da kullanilir.
Dr. Wilmut, bir koyundan alinan bir vücut hücresinin çekirdegini, baska bir koyuna ait çekirdegi alinmis bir yumurtaya yerlestirerek yeni bir koyuna yasam vermistir. Dolly adi verilen kuzu orijinal DNA sahibi koyunun kopyasidir.
Forum Kurallarına uyalım uymayanları uyaralım : )