Bitkisel Tedavi Her Zaman Faydalı mı?
DOĞADAKİSAFHALİYLE kullanılan bitkisel ilaçları ‘kocakarı ilacı’ diyerek toptan reddetmek, bugün adına farmakoloji dediğimiz bilim dalının asırlar süren gelişim sürecini görmemezlikten gelmek olur. Kullandığımız ilaçlar bitkilerden, terkip edildiğine göre, yeryüzü için ‘büyük bir eczane’ tabirini kullanabiliriz. Ancak, ‘bitkisel tedavi en iyi tedavidir ve tabii olduğu için hiçbir yan tesiri de yoktur’ demek ve bitkisel ilaçlara medikal tedavi gibi, sistematik bir süreç ve kontrol gerektiren bir sonuç için, yüzdeyüz güvenmek de, farmakoloji biliminin, şu an bulunduğu konumunu yok saymak demektir.
Eczanelerden alarak kullandığımız, farmakolojik ilaçların, hafif bir baş ağrısından tutun da, tedavi etmesi için kullanılan hastalıktan daha kötüsüne sebep olabilecek kadar ileri dereceye varabilen yan tesirleri, fiyatlarının pahalılığı, doktora ulaşma ve tedavi hizmetlerinden faydalanmanın kısıtlılığı gibi sebepler, insanları doğal tedavi yöntemlerine yöneltiyor. Doğal beslenme, doğal tedavi, yapaylığın alabildiğine yaşamlarımıza girdiği ve bizzat bu yaş** tarzının bir çok hastalığa sebeb olduğu bir çağın insanları olarak, nimetlerin saf haline özlem duymamız son derece anlaşılır ve haklı bir tepki. Ancak, doğal olarak gördüğümüz ilaçların doğallıkları, bazı problemleri beraberinde getirmiyor da değil.
BİTKİSEL İLAÇLAR ZARARSIZ DEĞİLDİR
Bitkisel ilaçlar, tamamen zararsız değildir. Yaygın kanaatin tersine, bitkisel karışımlar ciddi sağlık problemlerine neden olabilir. Şu unutulmamalıdır ki, bitkisel ilaçların da yan tesirleri vardır. Çoğu zaman doktor reçetesi ile alınan ilaçlara destek olsun diye ilaveten bitkisel ilaçların kullanıldığı görülür. Bu farklı etkileşimlere sebep olabilir. En basitinden alınan ilacın beklenen etkisi, istenen düzeyin çok çok üstüne çıkabilir. Medikal tedavi geciktirilir ya da hiç yapılmayabilir.
Daha çok büyük ilaç şirketlerinin pazar kaybı endişesiyle, uzun yıllardır körüklediği fennî bir bağnazlık yüzünden, tıp dünyası bitkisel ilaçlara ve diğer alternatif tedavi yöntemlerine, son yıllara kadar kapılarını kapalı tutuyordu. Bugün, dünyanın en saygın tıp dergilerinde bu konular hakkında araştırmalar yayınlanıyor.—bir zamanlar anne sütünün bile tabii haliyle bebekler için yetersiz bir gıda olarak gösterildiğini hatırlarsak, bu gelişmenin ne kadar olumlu olduğunu anlayabiliriz. Ancak insan sağlığı gibi kritik bir konu söz konusu olduğunda meselenin elbette tek taraflı ele alınmaması gerekir.
Amerikan New England Journal of Medicine dergisinin Aralık 2002 sayısında, bitkisel ilaçların zararlı etkilerine dair bir araştırma yayınlandı. Özellikle Asya kökenli karışımlar ve şişelenmiş ilaçlar mercek altına alındı.
Amerikan Yiyecek ve İlaç Dairesi (FDA) bitkisel ilaçların karaciğere, böbreklere toksik etkileri olması ve kansere yol açabileceği ihtimaline karşı dikkatleri çekmeye başladı. Yapılan incelemelerde, piyasadaki bitkisel ilaçların, üstünde yazıldığı oranda bitkisel madde ihtiva etmediği ortaya çıktı. İçlerinde ağır metal diye adlandırılan kurşun, cıva gibi yabancı maddeler dahi tespit edildi.
Yayınlanan makaleler ve hazırlanan raporlar ışığında, bitkisel ilaçların sebep olabileceği zararlar şu başlıklar altında sıralanıyor:
1) Standardizasyon eksikliği:
Eczaneden alarak kullandığımız ilaçların biyolojik aktivitesi ve yapısı açısından bir tutarlılığı mevcuttur. Bu, ilacın etkili ve güvenli olması için şarttır. Yani bir hapı ve şurubu aldığınızda etken maddenin yapısı ve dozu sabittir, kutudan kutuya değişmez. Fakat bitkisel ilaçlarda aynı bitkinin genetik farklılıkları, büyüme şartları, toplama ve öz haline getiriliş aşamasındaki farklılıklar nedeniyle saflık ve etkililik noktasında bazı tereddütler mevcuttur. Kaldı ki bitkilerin sağlıklı ve temiz çevrelerden toplanması faydalı olabilmesi açısından şarttır. Yol kenarlarından, kanalizasyon akıntıları çevresinden toplanarak uygun olmayan şartlarda saklanıp tüketiciye ulaşan bitkilerin ne kadar faydalı olacağı belirsizdir.
2) İlaçlarla bitkilerin etkileşimi:
Bitkiler vücutta metabolik aktiviteleri artırmak veya azaltmak yoluyla etki gösterirler. İlaçların da benzer etki mekanizmaları vardır. Bu bağlamda, karşılıklı ters etkileşimler oluşabilir. Mesela kan sulandırıcı etkisi olan bitkilerle doktor tarafından aynı amaçla verilen ilaçlar aynı anda kullanılırsa tehlikeli kanamalara yol açabilir. Yapılan araştırmalar, birçok kişinin reçeteye bağlı ilaçlarla bitkileri beraber kullanmakta olduğunu gösteriyor. Ancak halen bu etkileşimler üzerine ciddi, detaylı bilimsel araştırmalar yapılmamıştır.
3) Oluşan yan etkilerin bildirilmemesi:
Bitkisel ilaçlarla uğraşan kişiler hangi bitkilerin yan tesirleri olduğunu ve bunların hangi dozlarda ortaya çıktığını bilmek zorundadırlar. Gerçekten de birçok bitki için akut etkiler ve toksik dozlar bellidir. Ama asıl sağlık açısından önemli olan uzun vadede görülen ve ancak yıllar süren gözlemler ve takip sonucu anlaşılabilen yan etkilerdir. Bunlar kontrollü klinik izlenimlerle tanınabilir. Bitkilerle uğraşan kurumlar, yapısı itibariyle böyle bir izleme yapmaya elverişli değildir. Buna örnek olarak bazı kabızlık gidericilerle oluşan potasyum eksikliği verilebilir. Ayrıca bazı ciddi yan etkiler binde veya onbinde bir kişide görülür ki, bitkisel tedavi yapan kişi bu yan etkiyi meslek hayatında ancak bir kere belki görebilir. Diğer hastaları bu konuda uyarabilmek için yeterli bilgi ve veri toplayamaz. Bazen ortaya çıkan etkiler o kişide daha önce varolan hastalığına bağlı olarak farklı olabilir; normalde görülmesi beklenenden az veya çok oranda olur ki bu da gerçek durumu yansıtmaz.
Bitkisel ilaçlarla oluşabilecek yan tesirlerin kuşkusuz en önemlisi hamilelikteki etkiler ve kansere sebebiyet verme ihtimalidir. Özellikle hamilelikte, doğacak çocuğu kötü etkileyebileceğinden değişik karışımların kullanılmaması gerekir. Uzun zamandır Aristolocia bitkisi gelenekse tedavi ilaçları arasında sayılmasına rağmen, idrar yolları kanserine neden olduğu son yıllarda meydana çıkmıştır.
Normal şartlarda güvenli olan bitkisel ilaçlar, bazı şartlarda, mesela ameliyat öncesi dönemlerde yahut başka ilaçlarla bir arada alındığında tehlikeli yan tesirleri ortaya çıkabilir. Yapılan çalışmalar medikal tedavi alan Amerikalıların altıda birinin ayrıca bitkisel ürünleri de kullandığını ortaya koyuyor.
Hastalığı geriletmesi bir ilacın kullanımında en önemli faktörlerden biridir. Bu da sağlam ve hasta bireyler üzerinde yapılan klinik deneylerle ortaya çıkarılabilir. Bitkisel ilaçlarla elde edilen sonuçlar oldukça pozitif görülmesine rağmen bilimsel anlamda kabul edilebilir metotlar kullanılmadığından tıp dünyasında kabul görmüyor. Bazı sık kullanımda olan bitkiler üzerine Amerika’da yapılan incelemeler plasebo (ilaç içermeyen haplar) alan deneklerle, Ginkgo bileşikleri kullananlar arasında belirgin fark gözlenmediğini ortaya koyuyor. Ginkgo bileşikleri özellikle beyin fonksiyonlarının iyileştirilmesi ve bacak damarlarının1tıkanıklıklarında yaygın olarak kullanılıyor.
Önümüzdeki yıllarda Avrupa topluluğunda yeni bir bitkisel ilaçlar kanunu çıkarılması gündemdedir. Buna göre bitkilerden elde edilen ürünler bir nevi ilaç gibi kalite kontrol aşamalarından geçerek piyasaya sürüldükten sonra kullanıcılarda oluşan yan etkiler bağımsız bir kurula bildirilecek. Paketlenmiş bitkilerde paketin içeriği, etki alanı, kullanım şekli basitçe tarif edilecek.
Başta dediğimiz gibi, bitkisel ilaçlara, kayıtsız kalınmamalıdır. Özellikle bilimsel kuruluşlar, üniversiteler, alternatif tedavi yöntemlerini mercek altına almalıdırlar. Bu hem, ortaya çıkabilecek yukarıda bir kısmını saydığımız olumsuz sonuçları önler, hem de, her derde mutlaka bir deva yaratan, Şafi-i Hakiki’nin, ‘yeryüzü eczanesi’nde dercettiği, şifalara, çok daha kestirme yollardan ulaşmamızı sağlar.